Haber

Batı Erdoğan’dan ne bekliyor?

Batılı ülkelerden Erdoğan’ın yeniden seçilmesi üzerine gelen tebrik mesajları, diplomatik bir gerekliliğin ötesinde, Batılı liderlerin AB üyeliği ve sığınmacılarla ilgili politikaları nedeniyle Erdoğan’la devam etmek istedikleri şeklinde yorumlandı.

Universal yazarı Yücel Özdemir, Batılı ülkelerin bu tutumunu, “Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin ‘Erdoğan Türkiyesi’ ile noktasal çıkarlar temelinde birlikte hareket etmeyi başardıkları söylenebilir.” Erdoğan, “İç siyaset ve bölgesel çıkarlar bağlamında hem Avrupa’ya/Batı’ya darbe vurabilir hem de aynı masa etrafında oturup iş birliği yapabilirler” dedi. Özdemir, “Batı Erdoğan’dan çok şey bekliyor” başlıklı yazısında, önümüzdeki döneme ilişkin dış politika öngörülerini şöyle aktardı:

“Genel olarak verilen mesajlara göre AB’den NATO’ya Batı cephesi Erdoğan’la uyum içinde çalışmaktan yana. Yayınlanan tebrik açıklamalarında da bu ruh hali açıkça görülüyor. Hatta Kurul Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri ‘genişletmek’ için çağrıda bulunurken, AB Yönetim Kurulu Başkanı Charles Michel 27 AB ülkesi adına ilişkileri ‘derinleştirmek’ için açıklama yaptı.

Basında Türkiye’nin daha otoriterleşeceğine, temel hak ve özgürlükleri hiçe sayacağına dair yorumların yer aldığı bu günlerde, AB’nin en önemli iki isminin Erdoğan’a ilişkileri ‘genişletmek’ ve ‘derinleştirmek’ için yaptığı davet, elbette ki durumu açıkça özetlemektedir. AB’nin ikiyüzlü politikası.

Bundan sonra AB-Türkiye ilişkilerinde temel hak ve özgürlüklerin daha az ön plana çıkacağı söylenebilir. Çünkü AB kurumları ve ülkeleri, demokratikleşme konusunda yapılacak fazla bir şey kalmadığı için, Batı’nın çıkarları temelinde Erdoğan’ı istedikleri eksende tutmaya ya da hizaya getirmeye çalışacaklar.

Süddeutsche Zeitung’dan Josef Kelnberger’in dediği gibi, ‘Reel siyasette Erdoğan’ın seçim zaferi, en azından AB için rahat bir durum. Çünkü elinde ne olduğunu biliyor.’ (29.05.2023)

Kelnberger’in yazısından da AB’nin Kılıçdaroğlu’ndan çok Erdoğan’ın kazanmasından yana olduğunu anlıyoruz. Çünkü Kılıçdaroğlu kazanırsa Türkiye demokratikleşme yönünde atacağı adımlarla AB üyeliğini gündeme getirecek ama AB’de hiçbir ülkenin bunu istemediği söyleniyor. Erdoğan, 2016’dan beri AB üyelik defterini kapattığı için AB’yi zorlayan bir politika izlemiyor. Durum böyleyken, her iki taraf da üyelik sürecini buzdolabında tutmaktan memnun.

Benzer bir durum sığınmacı politikası için de geçerlidir. Erdoğan, 2016’da imzaladığı 6 milyar avroluk anlaşmaya sadık kalırken, Kılıçdaroğlu yeniden müzakere edilmesi gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu’nun ikinci varyantın arifesinde altını çizdiği mülteci gerilemesi, AB’yi olabildiğince tedirgin etti. Kazanması halinde daha fazla mültecinin AB’ye gelmesi beklentisi arttı.

Bu iki vaka tek başına AB’nin neden Erdoğan’la bağlarını ‘genişletmek’ ve derinleştirmek istediğini gösteriyor.

En değerli sorun Erdoğan’ın Rusya ve Çin ile yakın ilişkileri. Batı cephesi her iki ülke ile ilişkileri sertleştirmeye devam edecek. Ukrayna sahasında büyük bir savaş tehlikesi azalmadı. Erdoğan’ı Berlin’e davet eden Scholz, iki gün önce Almanya’daki beş Rus konsolosluğundan dördünü kapattı. Peki, tüm bunlar olurken Erdoğan, mensubu olduğu Batı ile yakınlaşmak istediği Doğu’nun ortasındaki “dengeyi” nasıl ve ne kadar sürdürebilecek?” (HABER) MERKEZ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu